SON DAKİKA

TurkeyTravelNews

ALLAH’IM SEN KORU

ALLAH’IM SEN KORU
Bu haber 09 Ağustos 2023 - 21:30 'de eklendi ve kez görüntülendi.

Yaşça büyük olan bayan yeni evlendirdiği kızının evine gitmiş. Kızı kendisini, ç’rılç’ plak bir durumda karşılayınca şa’şı’rarak sormuş: – Kızım bu ne hal hiç bu durumda kapı açılır mı? diye. Kız da annesineYaşça büyük olan bayan yeni evlendirdiği kızının evine gitmiş. Kızı kendisini, ç’rılç’ plak bir durumda karşılayınca şa’şı’rarak sormuş:– Kızım bu ne hal hiç bu durumda kapı açılır mı? diye.Kız da annesine:Üzerimde aşk elbisesi var anne– Üzerimde aşk elbisesi var anne! Nasıl oldu da fark edemedin? demiş.Yaşça büyük olan bayan eve gidince anında oda kızı gibi aşk elbisesini giymiş ve kocasını beklemeye başlamış. Aradan biraz vakit atlattıktan sonra kapı çalmış ve gelen kocasıymış. Hemen kapıyı büyük bir heyecanla açmış. Tabii adam gördüğü görünüm karşısında şaşkınlığını attıktan anında sonra:– Karıcığım bu ne hal? diye sormuş. Böyle ç’rılç’ plak ne yapıyorsun?Karısı:– Ç’rlç plak olur mu? Üzerimdeki aşk elbisesi… demiş.Kocası da:– Hmm demek aşk elbisesi… demiş. Ama bir daha ki sefere aşk elbiseni ütülemeden giyme olur mu!..FİDAN ????Ertesi gün ameliyat olacağı amacıyla gündüzden bütün evi dipten bucaktan temizlemiş, pırıl pırıl yapıp duşunu almış ve biraz uyumak amacıyla ya-ta-ğına uzanmıştı. Annesi bir bayanın evi her vakit temiz olmalı temizlik diriye de ölüye de lazım derdi.Annesi aklına gelince dudaklarına acı bir tebessüm gelip yerleşti ve içersinden, haklısın canım annem bak ben de evimi temizledim ölürsem herkes evimi temiz görecek, yaşarsam da şahsım evime gelip hijyenik oturacağım diye düşündü. Son günlerde hiç iyi değildi yemek yiyemiyor, süratle kilo kaybediyordu. Gittiği hekimler, karaciğer kanserisin mecburen ameliyat olman lazım demişlerdi. İlk evvelce kabul etmemiş gittiği yere kadar demiş ama ağrıları dayanılmaz olunca mecburen kabul etmişti. Oğluna üzülmesin diye kanser olduğunu söylememişti.Fidan elli iki yaşında adı gibi fidan bir bayandı. Babası başlık parasını çok istediği amacıyla çok sevdiği kocasıyla kaçarak evlenmiş, kaçarak evlendiği amacıyla de babası doğrultusundan evlatlıktan reddedilmişti.Kocasının bütün iyi niyet girişimleri ve döktüğü diller babasını yumuşatmaya yetmemiş Nuh demiş peygamber dememişti. Zavallı annesinin de çırpınmaları boşa gitmiş, kocasını inadından vazgeçirememişti. Evlendiklerinde Fidan on sekiz, kocası yirmi üç yaşındaydı. Kocası çok sevecen çalışkan, namuslu; hem yetim hem öksüz bir gençti. Annesi babası kömürden zehirlenip ölünce anneannesi yanına alıp büyütmüştü.Evliliklerinin ikinci senesinde Tanrı nur topu gibi bir erkek evlat vermişti. Artık mutluluklarına diyecek yoktu. Küçük bir ev kiralamış kocasının kazancıyla da gül gibi geçinip gidiyorlardı. Fidan oğlunu çok zor bir doğumla dünyaya getirdiği amacıyla kanaması durmamış hekimler mecburen ameliyat edip rahmini alabilmek mecburiyetinde kalmışlardı bunun amacıyla de diğer çocukları olmamıştı. Karısının çok üzüldüğünü gören adam “Üzülme canım. Tanrı bunu bağışlasın yeter” demişti.Fidan şimdi bunları düşünürken iyi ki de olmamış bir taneyi zor büyüttük ikinci olsa nasıl büyütecektik diye düşünüyordu. Güya uyumak amacıyla yatağa girmişti ama ameliyatın heyecanıyla uyuyamıyor, mazi gözlerinin önünden sinema şeridi gibi geçip duruyordu. Oğlunu el bebek gül bebek büyütmüş çok zor şartlarla yeter ki o okusun deyip en iyi okullarda okutmuş ve okul tamamlanınca de sevdiği kızla evlendirmişlerdi.Ama bu mutlulukları uzun sürmemiş çok sevdiği kocasını dört sene evvelce gittikleri bir ahbaplarının düğününde havaya sıkılan bir kurşunun isabet etmesi neticesi kaybetmişti. Zaten evlendikten sonra sık sık gelmeyen oğlu babası öldükten sonra arayı daha çok açmış lütfen uğrar olmuştu.Bir gün oğlunun evine konuk olarak gittiğinde gelininin oğluna bak canım annen konuk olarak her vakit gelebilir ama şimdi kocasının öldüğünü bahane edip yalnızım korkuyorum gibi namacıylalerle gelip buraya yerleşmesin hiç çekemem dediğini oğlunun da annem gelmez hem gelirse ben ideal bir dille anlatırım diye yanıt verdiğini duymuş yüreğine keskin bir hançer saplanmıştı.Artık oğlunun namacıyla sık sık gelmediğini namacıyla arayıp sormadığını anlamıştı. “Tanrı’ım beni hiç kimseye muhtaç etme bu öz evladım olsa dahi…” diye dua etti. Zamana bakan Fidan saatin beş buçuk olduğunu gördü; yedide hastanede olacaktı bütün gece gözünü kırpmamıştı yorgun ve bitkindi. Ameliyat olacağını oğluna söyleyince o da nasıl olduysa “Ben gelir seni hastaneye götürürüm” demişti. Fidan kalkıp yatağını dizip Abdestini alıp namazını kıldı bundan sonra hazırdı bundan ardından Tanrı’ın bileceği bir şeydi.İşte oğlu gelmiş kornaya basıyordu Fidan son kez evine bakıp kapıdan çıkıp arabaya bindi. Yol boyu oğlu tek laf etmemişti halbuki oğlu onun hayattaki tek varlığıydı birbirlerinden diğer kimseleri yoktu iki çift güzel söz söyleyip annesine moral verebilir, onun heyecanını yatıştırabilirdi annesinin çok beklemesine karşın yapmadı taş gibi yol vakitsince susup durdu. Şimdi ise sırasının gelmesini beklerken iki yabancı gibi yan yana oturuyorlardı.Tam bu sırada hemşire yanlarına gelip, “Buyurun Fidan hanım sizi ameliyata hazırlamamız lazım” deyince Fidan ayağa kalkıp oğluna, “Yavrum ölüm dirim dünyası kendisine iyi bak. Şunu unutma ki sen benim canımdan cansın.” deyip sarılmak isteyince oğlu, “Aman anne bu kadar duygusallığa lüzum yok. Lütfen abartma” deyince zavallı annenin sarılmak amacıyla açılan kolları iki yanına düştü. Peki yavrum dediğin gibi olsun deyip uzun uzun evladının yüzünü seyrettikten sonra derin bir iç çekip hemşireyle eş güdümlü yürüyüp gitti. Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ne olursa olsun onun yavrusuydu sarılamamış kokusunu amacıylae çekememişti.Annesini hastanede bırakan oğlu eve gidip karısını alıp kaynanasına kahvaltıya gitti. Damadını karşısında gören kaynana, “Hayırdır oğlum annen hastaneye yatmadı mı?” diye sorunca damadı “Evet hastanede. Sabah götürdüm yatırdım birazdan ameliyata girecek” deyince hayretler içersinde kalan bayan “Aman oğlum namacıyla anneni orada sahipsiz bırakıp geldin?” deyip kocasına döndü ve “Bey kalk anında hastaneye gidiyoruz o bayancağızın bizden diğer kimsesi yok onu oralarda bir başına bırakamayız.Bugün ona yarın bize…” derken kınayan gözlerle hem damadına hem de kızına bakıyordu. Kaynanasının sözleriyle utangaç olan damat tamam hadi hep eş güdümlü gidelim deyip hastaneye gelmişlerdi. Onlar hastaneye geldikten bir saat sonra ameliyathanamacıyla çıkan hekim Fidan Seri’ nin yakınları kim deyince oğlu ayağa kalkıp “Ben oğluyum” dedi.Doktor kafasını önüne eğip “Çok üzgünüm annenizi kurtaramadık. Maalesef kanser her konumunu sarmış” dedi. Herkes donup kalmıştı. Kaynanası gözyaşları içersinde damadına ve kızına dönüp”Evet çocuklar şunu unutmamalısınız ki anne ve babalar ölümsüz değildir. Her fani gibi onlar da bir gün göçüp giderler. Onun amacıyla kıymetleri yaşarken bilinmeli; öldükten sonra işlemiş ola…” dedi.Zavallı Fidan son kez özene bezene temizlediği ve oturmak nasip olmadığı evinden alınıp çok sevdiği kocasının eş güdümlüinde toprağa verileli bir hafta olmuştu. Oğlu bundan sonra gideceği,arayıp soran kimsesi olmamanın hayatta tek başına kalmanın ne demek olduğunu anlamıştı ama bundan sonra çok geçti. Şimdi annesinin mezarı başında oturmuş hem ağlıyor hem de “Anne beni affet! Nereden bilecektim o sarılmak isteğinin son sarılma olacağını.” derken eğilmiş toprağını öpüyordu. Evet,o gün Bayramdı ve bundan sonra elini öpeceği bir annesi yoktu.ŞUNU UNUTMAYALIM” ÜZENLERİN ÜZÜLDÜĞÜ VAKİT’DE GELİR.”

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA